6 Ağustos 2008 Çarşamba

Kültür ve Teknoloji

Kültür toplumun sosyal ve psikolojik değerleri ile bu değerleri yansıtan maddi öğelerin oluşturduğu bütündür. Dil, inanç, düşünce, estetik duygusu, sanat, sosyal düzen, ortak geçmiş gibi sosyal ve psikolojik öğeler toplum tarafından sahiplenildikleri oranda kültürel öğelerdir. Yine bunlarla ilişkili sanat eserleri, yapılar hatta değer atfedilen doğal çevre bile kültürel öğe olarak değerlendirilebilir.

Kültür bir bakıma toplumun ruhudur. İnsanın yaşamının arkasında ruhunu aradığımız gibi, toplum yaşamının arkasında da kültürünü ararız.

Ateşin kullanılması, tekerlek, binalar, ulaşım araçları, savaş araçları, iletişim araçları gibi aklınıza gelebilecek her teknoloji sadece üreten toplumların değil; bunları kullanan toplumların da yaşamını şekillendirmeye devam ediyor.

Dil bir kültür öğesi olarak teknoloji ile doğrudan etileşim halindedir. Yaygın kullanılan her teknoloji terimlerini dile yerleştirmek yoluyla önemli bir kültürel etki oluşturuyor. Teknolojinin kullanım sürecinde de yeni terimler üretildiği için dil zenginleşiyor.

Belki inançların teknoloji ile etkileşimi dildeki kadar hızlı ve akıcı değildir. Ancak teknolojik olanaklar özellikle bilgi erişimini kolaylaştırarak inançların yayılmasına ve paylaşılmasına büyük katkıda bulunmaktadır. Yine inaçların gereği olan davranışların teknoloji ile desteklendiğine tanık oluyoruz. Namaz zamanını haber veren saatler, din içerikli internet siteleri gibi günlük dini etkinliği destekleyen teknolojiler oldukça yaygın kullanılıyor. Ancak bu etkileşimi tek yönlü olumlu bir etkileşim olarak görmek yanıltıcı olabilir. Farklı inanç sistemleri arasındaki farklılıklar da iletişim olanaklarıyla daha fazla paylaşılıyor. Evrim ve yaratılış teorileri arasındaki çatışma arkeoloji ve genetik gibi alanlarındaki araştırma sonuçlarından etkileniyor. Denebilir ki, teknolojik gelişmeler, insanların inanç sistemlerini daha fazla sorgulamasına zemin hazırlıyor.

Sanatlar kullandıkları malzeme ve üretim yöntemleriyle hem teknoloji kullanımını hem de teknolojik gelişmeyi destekliyor. Beton, yapı mimarisi ve heykel üzerinde; boyalar, bütün plastik sanatlar üzerinde; elektronik, müzik ve fotoğrafçılık üzerinde devrim niteliğinde değişimler yaratmıştır. Bütün sanat dalları kendileri için gerekli malzeme üretimine ve eser yaratma bilgisine büyük katkılarda bulunmuştur.

Bütün bu etkileşim sadece bizi değil yeryüzündeki bütün toplumları derinden etkiliyor. Yeryüzündeki bütün mü? Evet, bütün. Şimdiye kadar bilinmeyen Amazon yerlileri, Avusturalya yerlileri bir bir uydu görüntüleriyle bulunuyor ve ardından da gelişmiş uçak ve helikopterlerle ziyaret (?) ediliyor.

Teknoloji geliştirme ve kullanma insanın doğasında var. Bence bu çok doğal. Ancak kafamı karıştıran bir nokta var. Binlerce yıldır Amazon'da kendi halinde yaşayan, kendi kültürünü oluşturmuş ve kendileri dışında başka insanlar olduğundan bihaber yerlileri helikopterle ziyaret edip, dijital fotoğraflarını çekip, klasik ve rock müzik dinletmek sanki pek doğal değil gibi geliyor. Tam bu noktada bizim ve bizim gibi başka toplumların da benzer muamele gördüğünü düşünüyorum.

Çok sesli olmayan halk ve sanat müziğimizin çok sesli yorumları hızla artıyor. Çok sesli batı müziğini daha kaliteli dinlemek için geliştirilen çok kanallı (stereo, hatta quadro phonic) ses sistemlerinin bu gelişmede önemli etkisi olduğunu düşünüyorum.

İnternet, mail, elektronik, klima gibi dilimizin kurallarına uygun olmayan çok sayıda kelime; DVD, PVC, GSM gibi çok sayıda kısaltma günlük dile yerleşiyor. Genç insanlarımız bu kelime ve kısaltmaların yabancı kökenli olduğunu farketmeden kullanmaya devam ediyor. Dile ilişkin bu değişim sadece teknoloji ile kültürümüz arasındaki etkileşimi değil diğer kültürlerle bizim kültürümüz arasındaki etkileşimi de yansıtıyor. Dildeki değişimin düşünme biçimimizi de etkilediğini sanıyorum.

İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişme "demokrasi"yi , sınırsız düşünce özgürlüğünü olmazsa olmaz yönetim biçimi olarak dayatıyor. Bu dayatmanın sınırı da yok. Henüz ortaçağ göçebe yaşam ve yönetim biçiminin yaygın olduğu ülkeler için bile demokrasi ve düşünce özgürlüğü isteniyor. Yaylalarında sürülerini güden insanlar uydu üzerinden dünya televizyonlarını seyredip demokrasi ve düşünce özgürlüğünü öğreniyorlar. Bunun da etkisiyle son model silahlarla birbirlerini öldürüyorlar.

Hayır, ne demokrasiye ne de düşünce özgürlüğüne karşı değilim. Sadece bir tür çılgınlık halini almış olan teknolojik gelişmenin acımasız bir doğal seçilim süreci başlattığını görüp geleceğim, çocuklarım ve insanlık için kaygılanıyorum.

Hiç yorum yok: